4 Ekim 2011 Salı

Şenpazar "İnci Döken" Poyracık Şelalesi


















Şenpazar "İnci Döken" Poyracık Şelalesi

“Çeşm-i Şenpazar bu m’ola?” Şenpazar benim memleketim sayılır. Ne zaman yolum buraya düşse kendimi hiç yabancı hissetmem.

Belediye Başkanımız Suat SAYGIN başta olmak üzere zabıta memurları Hasan TOPRAK, Tuncer COŞKUNER ve Taner YİĞİT memleketine! geldiğinde bizlere uğramadan geçersen güceniriz diyen dostlarımdır.

Cebrail Keleş / Kastamonu Postası / Bu hafta sonu hem dostlara bir ziyaret hem Türkiye’nin en iyi 12 yürüyüş Parkurundan biri olarak tescillenen ve güzel bir broşürün yayınlandığı Şenpazar- Poyracık Şelalesi Trekking güzergâhını görmek, fotoğraflamak için Şenpazar’daydım.

Belediyede dostlarla bir çay içiminden sonra yine o dostlarla düştük yollara.

Sonbaharın yavaş yavaş kendini belli ettiği bu günlerde kayınlar, çınarlar tek tük yapraklarını salıvermeye başlamışlar bile.

Beni bilenler bilir. En sevdiğim mevsim Sonbahar en sevdiğim ay Eylül’dür. İlk sararan çınar yaprağını gördüm mü hemen çocuk gibi sevinirim.

Şenpazar’dan çıkıyoruz ve çok değil 4-5 km ileride yarım saatlik bir yolculuktan sonra Gürleyik köyüne geliyoruz.

Bu köyün sınırları içinde bulunan Poyracık Şelalesinin yakınlarında aracımızı yolun kenarına park ediyoruz. Manzara muhteşem görünüyor. Aşağı Şelaleye inmeden evvel durup etrafa bir göz atıyorum.

Dağlar var karşımda.

Dağ değil adeta üstüne çamdan nakışlar işlenmiş bir halı sanki.

Yeşilin her tonu maviyle kucaklaşmış. Arada tek tük görünen ahşap de evler bu güzelliğe bambaşka bir güzellik katıyor.

Şelale aşağılarda şu görünen yeşil denizin ortalarında bir yerlerde olmalı.

Görmüyor ama duyuyoruz.Derinden bir ses geliyor.Çağıl çağıl akan bir su bizi yanına çağırıyor.

Poyracığın çağrısına daha fazla dayanamayıp aceleyle inmeye başlıyoruz.

Patika bir yol iniyor aşağı. Güzergâh boyunca uluslararası işaretler bize yol gösteriyor. Onları izleyerek iniyoruz.

Yolda zaman zaman dik inişlerin olması önceleri yağmurda, çamurda inişlerde sorun çıkarırken şimdilerde yapılan teras merdiven ve iyileştirmelerle nispeten rahatlamış.

(Ama ben Pınarbaşı-ılıca yolunun yeni halini gördüğümden buranın da kısa zamanda orası gibi olmasını dilerim.)

İndikçe çağıltı iyice şiddetleniyor.

Gürleyik Çayına ulaştığımızda artık gökyüzü görünmez oluyor. Sıcak havanın ve hızlı inişin etkisiyle artan hararetimizi berrak akan suyun görüntüsü bile almaya yetiyor.

Ağaçların dalların arasından, kesilmiş ağaç gövdelerinden, taşlardan yapılan köprülerden geçip kayaların üstüne tırmanıyor yolumuza devam ediyoruz.

En nihayetinde,

İşte o çağıltının kaynağı olan muhteşem şelale karşımızda.

Bunca zahmet yorgunluk artık hiçbir şey kalmıyor bu muhteşem görüntünün karşısında.

Adeta nefeslerimiz kesiliyor.

15 metreden süzülen tertemiz sular kayalara çarparak, her biri birer inci tanesi gibi etrafa saçılıyor.

Ayaklarımızın altında akan suyun güzelliğini sadece görmek yetmiyor, hissetmekte gerekiyor. Çıkarıyorum botları sabahtan beri dağ bayır tozda toprakta asfaltta gezinen zavallı ayaklarımı suyla buluşturuyorum.

Ayaklarım suya eriyor, benim de içim eriyor.

Karşımda şelale tepemde yeşil ormandan şemsiye, yanımda makinem, önümde tripodum.

Yanımda bulunan Taner’e sesleniyorum,

Fatih Sultan Mehmet’in Amasra’yı ilk gördüğünde söylediği söz olan “Lala Çeşm-i cihan bu m’ola? (Dünyanın gözbebeği bu mudur?) sözünü Şenpazar’a uyarlayarak soruyorum.

-Taner Çeşm-i Şenpazar bu m’ola? (-Şenpazar’ın gözbebeği bu mu ola?)



Poyracık şelalesine doymak mümkün değil ama ayrılık vakti geliyor. Yukarı çıkış inişe göre biraz daha uzun sürüyor.

Yoruldukça durup etrafta bol miktarda olan böğürtlenlerle enerji takviyesi yapıyoruz.

Şenpazar’a gelip gezdim gördüm diyebilmek için birinci sıradaki şartım artık değişti.

Bana göre,

Poyracığı görmeyen, şelalenin sularında yalınayak gezmeyen, o su damlalarının yüzüne çarpmasını hissetmeyen biri

İnci döken şelale Poyracığı görmeyen biri,

Şenpazar’ı gördüm dememeli.

O halde gönül rahatlığıyla diyebilirim ki ben;

Memleketi, Şenpazarı gördüm.

Ya siz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder